Kadıköy Gecelerinde Saklı Bir Renk Travesti Dünyası

Kadıköy… İstanbul’un asi çocuğu, sanatla yoğrulmuş sokakları, vapur sesiyle harmanlanmış hikâyeleriyle bambaşka bir ruh taşır. Ama geceleri geldi mi, bu semtin rengi değişir. Ve o karanlıkta, neon ışıkların arasında sessizce var olan bir başka dünya ortaya çıkar: Travesti dünyası.

Bu dünya çok fazla anlatılmaz. Çoğu zaman ya yok sayılır ya da sadece kulaktan kulağa dolaşan söylentilerle anılır. Oysa bir gün göz hizasında bakmayı denerseniz, Kadıköy’ün gecelerinde bambaşka bir hayatın nabzını tutabilirsiniz.

Kendin Olmanın Bedeli

Birçoğu yıllarca kim olduğunu saklamış, kabullenilmek için savaşmış, hayatta kalabilmek adına her türlü zorluğa göğüs germiş. Kadıköy’ün barlarında, sokak köşelerinde, bazen Moda’da bir bankta otururken denk geldiğiniz o kadınlar… Onlar sadece görünmek değil, var olmak için direniyorlar.

Görünmeyen Hayatlar, Gerçek Hikâyeler
Bir travestiyle tanıştığınızda, karşınızda yalnızca bir makyaj ya da kostüm görmezsiniz. Onlar; biriktirilmiş acıların, küçük zaferlerin ve bitmeyen umutların yürüyen hâlidir. Her biri, sistemin dışına itilmiş olmanın verdiği yalnızlığı, ama aynı zamanda inadına yaşamanın coşkusunu taşır.

Kadıköy’ün gecelerinde yürürken birinin göz göze gelmesi bile bir çağrıdır: “Beni gör. Sadece bakma, anla.”

Renkleri Saklama Zamanı Değil
Toplumun ‘makbul’ sınırlarının dışında kalan bu hayatlar, aslında bize kendi sınırlarımızı da sorgulatır. Kim, ne zaman ‘normal’ oldu ki zaten? Kadıköy sokakları bunu çok iyi bilir. Çünkü burası hep dışlanmış olanlara kucak açan bir yerdir. Rockçısından performans sanatçısına, öğrencisinden aktivistine kadar herkes burada bir renktir. Travestiler de bu tablonun en parlak, ama belki de en çok gölgede bırakılan rengi.

Biraz Saygı, Biraz Merak

Bu yazının amacı yargılamak değil; tanımak, anlamak ve belki de sadece saygı duymak. Çünkü herkesin hikâyesi kendine özeldir. Kadıköy gecelerinde karşılaştığınız bir travestinin yüzünde sadece ruj değil; yılların direnci, hayalleri ve hayal kırıklıkları da vardır.

Ve kim bilir, belki bir gün bir bankta yan yana oturur, sadece bir sigara paylaşırsınız. Söylemeden anlaşılan şeyler vardır. Sessizlikte bile dostluk saklı olabilir.

Moda Sahili’ne doğru yürürken gece serinliği kendini hissettiriyordu. Kadıköy sokaklarının o alışık olduğumuz karmaşası azalmıştı, ama başka bir hayat yeni başlıyordu. Bir banka oturduk, yanımda gecenin dikkat çeken figürlerinden biri vardı: Ayla.

Ben: “Buralarda olmak seni korkutmuyor mu hiç?”

Ayla: (gülümsüyor) “Korkutmaz mı? Her gece bir ihtimal… ama alışıyorsun. Aslında insan hiçbir zaman tam alışmıyor da… maskeyi takıyorsun işte.”

Ben: “Ne maskesi?”

Ayla: “Görünmek için taktığımız makyaj değil o. Hayatta kalma maskesi. Her gün giydiğimiz, her gece üzerimizden çıkardığımız. İnsanların bakışları, fısıldaşmaları, hatta sessizlikleri bile o maskeye neden oluyor.”

Ben: “Peki neden Kadıköy? Neden burası?”

Ayla: “Çünkü Kadıköy’de insanlar biraz daha serbest, biraz daha az yargılayıcı. Burada bazen gerçekten görünür olabiliyoruz. Bizi tanıyanlar var, selam verenler, sarılanlar… Başka semtte bunu hayal bile edemezsin.”

Ben: “Hiç ‘ben buraya aitim’ dediğin oldu mu?”

Ayla: “İlk kez Moda’da bir çocuk bana ‘abla’ dediğinde ağlamıştım. O an dedim ki, ‘evet, belki de artık görünmez değilim.’ Çünkü bu şehirde birine ait olmak çok zor. Kadıköy bana bunu hissettirdi.”

Ben: “Geceleri zor olmuyor mu? Tehlike, taciz…”

Ayla: “Olmaz mı… Ama dayanışma diye bir şey var burada. Travesti dayanışması. Hepimiz birbirimizi gözümüz gibi koruruz. Biz birbirimizi tanırız, göz ucuyla bile olsa takip ederiz. Geceler uzun, ama biz daha inatçıyız.”

Ben: “Senin hikâyen nasıl başladı?”

Ayla: “İzmir’den geldim. Evden kaçtım. İlk gece Yeldeğirmeni’nde bir kaldırım kenarında sabahladım. Sonra biri geldi, ‘gel kız burası senin de evin’ dedi. O gün bugündür buradayım. Her şeyimi burada öğrendim.”

Ben: “Hayalin nedir peki?”

Ayla: “Görülmek. Gerçekten görülmek. Bir gün insanlar bizi sadece ‘travesti’ olarak değil, ‘Ayşe’, ‘Ayla’, ‘Duygu’ olarak anlasın istiyorum. Bizim de hayallerimiz var, belki bir kuaför açmak, belki bir tiyatro sahnesinde olmak… Ama her şeyden önce, güvenle yürümek istiyoruz.”

O gece sohbetimiz saatler sürdü. Ayla bir simit aldı, yarısını bana uzattı. Sessizce Moda’ya karşı oturduk. İstanbul’un bütün sesleri fonda çalarken, aslında sadece bir şey vardı söylenmesi gereken:

“Her insan bir renktir. Ve Kadıköy bu renkleri gökyüzüne çeviren nadir yerlerden biridir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir